Küçüktük hemde küçücük
Kardeşler içinde bir kahvaltı sabahı
Birbi gülüşlerimiz de mutluyduk
Sofaramız çok çeşitli olmasada
Sıcaklığımız yeterdi odamıza.
Cihan şumul devletlerden habersizdik
Büyük balık küçük balığı yuttuğundan
Kan dökülerek imparatorluk kurulduğundan
Sevdalar filizlenmemişti yüreğimizde
Ayrılık, hasretlik nedir tanışmamıştık.
Dağılmamıştık çil yavrusu gibi uzak diyarlara
Geçim kaygısı nedir daha bilmiyorduk.
Zorunlu göçle gitmemiştik uzak diyarlara.
Kavimler göçünü öğrenmemiştik
Hangi boydan, geldğimizi bilmiyorduk.
Hala, acılı ırmaklar tatlı su taşıyordu
Yaralı yürekler nasıl gülüyorsa öyle
Gel zaman,git zaman...
Yaşayarak öğrendik hayatı
Diplomalı genç olduk,tahsilli
Acılar biriktirdik nefeslerimizde
Kirlenmiş bir hayat,
Masumiyet ten öteye
Güvensiz bir toplum içinde
Keynesen maliye politikaları
Fast food yiyeceklerle obeziteyle mücadele
Kapital sistemin ekonomik dengesi
Serbest piyasa da belirlendi.
Gezen tavuk yumurtası arar olduk
Hormonsuz doğal gıdalar.
İlerledikçe gerileyen bir yanımız oldu
Geçmişe hasretle bakan gözlerimiz.
Nerden bile bilirdim? Değilmi.
Herşeye veda ede ede
En sonunda hayata elveda diyeceğimizi
Biriktirdiği miz serveti yer üstünde bırakıp
Yerin altında kalacağımızı.
Serveti Fünun edebiyatı bunun için miydi
Fuzuliden, mevlana dan beyitler
Deyimler ve deyişler neyi anlatıyordu.
Annem hasta yatağında,son saatlerinde,
Elini kaldırıp elvada ettikten sonra
O son bakışlar zihnime kazındıktan sonra...
Hangi fizik, hangi kimya,
Kaybetmenin acısını teorilerle,deneylerle
Gösterebilir ki;
Kaç bilinmezli denklem olur matematikte
Hangi formül sonuca ulaştırırki.
İşte fiziğin metafiziğe geçtiği nokta
Kara delik denilen girdap.
Dostum oldu hayatta candan öteye
Ayrı dünyaları yaşarken
Aynı duyguları aynı düşünceleri paylaşan
Birbirini bir bütün olarak tanımlayan
Coğrafyamız ayrıda olsa
Ayrı dilleri de konuşsak,
Aynı denize akan iki nehir gibi
Sonunda birleşen.
Sevdalarımız oldu sonra
Nesilden nesile aktarılan
Süte su katılmayan zamanlardan
Destansı uzun ve kavuşulmamış
Hep bir yanı eksik kalmış
Ya ben geç kalmışım hani
Ya o erkenden gelmiş
Birbirini hiç bulamamış iki yitik sevda.
Belki ondan efsane olmuş
Yüce dağların zirvesinde kar olmuş,
Üşümüş ve yanlızmış,
Dilden dile anlatılmış.
Ne ben ona açılmışım
Nede o bana anlatmış sevdasını
Gizliden gizliye yanıp tutulmuşuz.
Sıdkı babanın bu deyişi efkarımız olmuş.
"Azm-ı rah eyledim gurbet elleri,
Eğlenme sevdiğim sultanım, tez gel
Bunca muhiplerin yolunu gözler,
Alnı güneş mah-i tabanım tez gel
Sultanım tez gel cananım tez gel"
Fırat nehrinin kenarında
Kumdan kaleler yaparken,
Hayallere dalmışız işte,akşam olmuş.
Küçüktük hemde küçücük
Ellerimiz ayaklarımız alışkın değildi
Bu yollara, bu yaşama,bu hayata
Keşke hep çocuk kalsak.
Tek derdimiz oyuna dalıp,
eve geç kalışımız olsa.
Tek korkumuz, mahçubiyetimiz
Kıyafetlerimizin çamurlu olması olsa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder