5 Aralık 2020 Cumartesi

Küçüktük hemde küçücük.

Küçüktük hemde küçücük

Kardeşler içinde bir kahvaltı sabahı

Birbi gülüşlerimiz de mutluyduk

Sofaramız çok çeşitli olmasada

Sıcaklığımız yeterdi odamıza. 

Cihan şumul devletlerden habersizdik

Büyük balık küçük balığı yuttuğundan

Kan dökülerek imparatorluk kurulduğundan

Sevdalar filizlenmemişti yüreğimizde

Ayrılık, hasretlik nedir tanışmamıştık.

Dağılmamıştık çil yavrusu gibi uzak diyarlara

Geçim kaygısı nedir daha bilmiyorduk.

Zorunlu göçle gitmemiştik uzak diyarlara. 

Kavimler göçünü öğrenmemiştik

Hangi boydan, geldğimizi bilmiyorduk. 

Hala, acılı ırmaklar tatlı su taşıyordu

Yaralı yürekler nasıl gülüyorsa öyle

Gel zaman,git zaman... 

Yaşayarak öğrendik hayatı

Diplomalı genç olduk,tahsilli

Acılar biriktirdik nefeslerimizde

Kirlenmiş bir hayat, 

Masumiyet ten öteye

Güvensiz bir toplum içinde

Keynesen maliye politikaları

Fast food yiyeceklerle obeziteyle mücadele

Kapital sistemin ekonomik dengesi

Serbest piyasa da belirlendi.

Gezen tavuk yumurtası arar olduk 

Hormonsuz doğal gıdalar.

İlerledikçe gerileyen bir yanımız oldu

Geçmişe hasretle bakan gözlerimiz. 

Nerden bile bilirdim? Değilmi. 

Herşeye veda ede ede

En sonunda hayata elveda diyeceğimizi

Biriktirdiği miz serveti yer üstünde bırakıp

Yerin altında kalacağımızı. 

Serveti Fünun edebiyatı bunun için miydi

Fuzuliden, mevlana dan beyitler

Deyimler ve deyişler neyi anlatıyordu. 

Annem hasta yatağında,son saatlerinde, 

Elini kaldırıp elvada ettikten sonra

O son bakışlar zihnime kazındıktan sonra... 

Hangi fizik, hangi kimya, 

Kaybetmenin acısını teorilerle,deneylerle

Gösterebilir ki;

Kaç bilinmezli denklem olur matematikte

Hangi formül sonuca ulaştırırki. 

İşte fiziğin metafiziğe geçtiği nokta

Kara delik denilen girdap. 

Dostum oldu hayatta candan öteye

Ayrı dünyaları yaşarken

Aynı duyguları aynı düşünceleri paylaşan

Birbirini bir bütün olarak tanımlayan

Coğrafyamız ayrıda olsa

Ayrı dilleri de konuşsak,

Aynı denize akan iki nehir gibi

Sonunda birleşen. 

Sevdalarımız oldu sonra

Nesilden nesile aktarılan

Süte su katılmayan zamanlardan

Destansı uzun ve kavuşulmamış

Hep bir yanı eksik kalmış

Ya ben geç kalmışım hani 

Ya o erkenden gelmiş

Birbirini hiç bulamamış iki yitik sevda. 

Belki ondan efsane olmuş 

Yüce dağların zirvesinde kar olmuş, 

Üşümüş ve yanlızmış, 

Dilden dile anlatılmış. 

Ne ben ona açılmışım

Nede o bana anlatmış sevdasını

Gizliden gizliye yanıp tutulmuşuz.

Sıdkı babanın bu deyişi efkarımız olmuş. 

"Azm-ı rah eyledim gurbet elleri, 

Eğlenme sevdiğim sultanım, tez gel

Bunca muhiplerin yolunu gözler,

Alnı güneş mah-i tabanım tez gel

Sultanım tez gel cananım tez gel"

Fırat nehrinin kenarında

Kumdan kaleler yaparken, 

Hayallere dalmışız işte,akşam olmuş. 

Küçüktük hemde küçücük

Ellerimiz ayaklarımız alışkın değildi 

Bu yollara, bu yaşama,bu hayata

Keşke hep çocuk kalsak.

Tek derdimiz oyuna dalıp,

eve geç kalışımız olsa. 

Tek korkumuz, mahçubiyetimiz

Kıyafetlerimizin çamurlu olması olsa. 





















 









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Deprem

Dönme dolabın en zirvesinde Aşağıdaki hayatlara baktım, Bir yanım azgın deniz, Gökyüzünde dolunay Yeryüzünde paramparça hayatlar Tutmak iste...